Michael zamanın doğuşundan bu yana kendi aleminde sessiz sedasız bir köşede dururken ansızın yerinden alınıp rastgele elden ele fırlatılan bir taş, bir çakıl taşı gibi.
Okurluk ömrüme bir anti-kahraman daha eklediğim için mutluyum. Biraz da sinir uçlarımla oynanmış hissediyorum.
Profesör David Lurie boşanmış, arzuyla dolu ama tutkudan yoksun, insan ruhunun olağanüstü büyük ve oldukça boş olduğunu düşünüyor, gençlik çağını geride bırakmış. Cape Town üniversitesinde şiir üzerine dersler veriyor, Byron hayranı, hatta neredeyse onunla özdeşleştirmiş kendini. Öğrencisiyle yaşadığı ilişki onu işsiz bıraktığında, arkadaşları tarafından dışlandığında kızı Lucy'nin küçük çiftliğinde yaşamaya başlar. Bu ziyaret ilk başta kısa süreli bir kaçış olarak başlasa da uzun bir kalışa dönüşür. Burada, baba ve kızı gergin ilişkilerini daha da gerecek, hayatlarını sorgulayacakları korkunç bir soygun ve istismar olayı yaşayacaklar ve bu olayı sorgularken Güney Afrika'nın aynı derecede karmaşık ırksal kaosuyla da yüzleşeceklerdir. Çok iyi bir roman, sorgulattıkları ile engin deniz. Özellikle güç ve cinsel arzular arasındaki ilişkilere bakarak insan arzusunun doğasını inceliyor olması, yaşlanmak, bunu kabullenememek, empatiden yoksunluk, kibir, kabullenme ya da yok sayma gibi temaları olay örgüsü içine dahil edilişini çok çok sevdim.
UtançJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 20182,481 okunma
Güçleşiyor, ama kolaylaşıyor da. İnsan her şeyin güçleşmesine alışıyor; eskiden 'güç kadar güç' olan şeyin daha da güçleşmesine şaşırmaktan vazgeçiyor.